28 Nisan 2013 Pazar

"Alkol Piyasası Bilgilendirme Platformu"


Devleti, tüketiciyi, içeni, içmeyeni doğru bilgilenmek için sivil bir yapı tarafından "Alkol Piyasası Bilgilendirme Platformu" kurmasının zamanı gelmedi mi?

Aşağıda bilgisini geçtiğim yeni kurulan platformda* koordinasyon Yeşilay tarafından sağlanıyor. Bir tek alkollü içki üreticisi yok. Niyet baştan belli görünüyor. Alkollü içki üreticileri de başka bir platform kurmalı diye düşünüyoruz. Aksi halde kendileri söyleyecek kendileri dinleyecek ve yasaklayacaklar. Niyet çok açık.
 
Alkollü içki sektöründeki oyuncuların durumu ise söyle "Hep anı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek". Yani hiç bir şey yapmadan farklı bir sonuç doğmasını bekliyoruz. Alkollü içki suç haline dönüştürülüyor. Alkollü içki sektörü oyuncuları tek bir açıklama yapmıyor. 
Üreticiler, alkollü içki dernekleri işleri ile ilgili sıkıntı yaşamamak için bu açıklamaları yapmak istemiyorsa kurulacak bir platform bu sorumluluğu üstlenebilir.
 
Bu platform aşağıdaki soruların cevabını açık ve net olarak verebilir.
 
Çağdaş içki, tüketimi ne demektir?
 
Türkiye'de gerçekten bir alkolizm sorunu var mı?
 
Kişi başına alkol tüketimi nedir? Kişi başına alkollü içki tüketimi nedir farkları nelerdir?
 
Yoğun yasak getiren ülkelerde kişi başına alkollü içki tüketimi nedir? Gerekçeleri nedir?
 
Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başı alkol tüketimi yıllık 10,8 litre. Türkiye'de alkol tüketimi 1,4 litre. Tehlike var mı? Tehlike nerede başlıyor?
 
Modern toplumlarda üretici, tüketici ve  devlet  işbirlikleri  nedir? Hangi standarttadır. 

Alkollü içki tüketiminde sorumluluk nerede başlar, nerede biter?
 
Devletlerin sorumluluğu nerede başlar, nerede biter?
 
Sorumlulukla tüketme sınırı dünyada nedir?
 
4,6 milyar TL vergi ödeyen bir alkollü içki sektörünün yarattığımız istihdamın ülkeye faydası nedir?
 
Bazı ülkelerde neden önemli bir besin ürünü olarak görülüyor?
 
Alkol almak için içmek ile lezzet ve keyif için içmek arasındaki farklar nedir?

Üreticilerin koordinasyonu ve/ya iletişiminde kuracağı bu platform bunları açıklasa daha güven verici olmaz mı? Tüketici  daha  doğru  bilgilendirilemez mi?

Yasaklar yağmur gibi geliyor. Yalan yanlış bilgiler ortalıkta uçuşuyor. Öfke ve dinsel saik ile yaklaşılıyor. Peynirci peynir üretecek, gözlükçü gözlük, şarapçı şarap, biracı bira. İsteyen içecek, istemeyen içmeyecek. İçen sorumlulukla tüketecek. Hukuki zemini içinde bir sosyal tercih olarak herkes dilediği gibi yaşayacak. Alkollü içki sektörü  4,6 Milyar TL sadece ÖTV ödüyor. İçene karşıda, devlete karşıda sorumluluklarımız var ve fakat bu sorumluluklarımızı doğru anlatmamız gerekiyor. Bizim anlatmamız gerekiyor. Biz anlatmazsak başkaları anlatıyor ve konu kirleniyor.

Sonuç olarak üreticiler stratejik olarak belki de haklı oldukları bir nedenle bu sorumluluğu alamıyorsa, bu sorumluluğu taktik olarak alacak bir "Alkol Piyasası Bilgilendirme Platformu" kurulamaz mı?
 
Sektör uzmanlarından, bilim adamlarından, gazeteciler vb. oluşan bu platform sektörü sağlıklı bir biçimde temsil edebilir düşüncesi içindeyiz.

Gecikmeden hemen şimdi.

Saygılarımla
Şakir Akışık

*Türkiye Yeşilay Cemiyeti'nin aralarında bulunduğu 27 kurum ve kuruluş öncülüğünde "Türkiye Alkol Politikaları Platformu (TAPP)" kuruldu

22 Nisan 2013 Pazartesi

İstatistiklerle Çocuk, 2012





Türkiye İstatistik Kurumu, 2012 yılından itibaren özel günlerde (8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 18-24 Mart Yaşlılara Saygı Haftası, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 5 Haziran Dünya Çevre Günü, 11 Temmuz Dünya Nüfus Günü gibi) günün önemine atfen özel yayın ya da haber bülteni yayımlama konusunda bir çalışma başlatmıştır. Bu kapsamda, TÜİK belli nüfus gruplarına özel tematik yayınlar çıkarma konusunda da çalışmalar yapmaktadır. Özel günlerde kadın, genç ve yaşlı nüfus ile ilgili yayınlar çıkarılmıştır. TÜİK bu yayın serisini, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” çerçevesinde çocuk nüfusa (0-17 yaş) özel bir yayınla zenginleştirmeyi hedeflemiştir. Haber bülteninde, çocuk nüfusun mevcut ve gelecekteki demografik yapısı ile sağlık, aile yaşamı gibi sosyo-ekonomik özelliklerine yer verilirken, eş zamanlı olarak çıkarılan “İstatistiklerle Çocuk, 2012” kitabında çocuk nüfusa yönelik ayrıntılı tablolar kullanıcılara sunulmaktadır. 

Türkiye nüfusunun %30’unu çocuklar oluşturmaktadır
Ülkemizin toplam nüfusu 2012 yılı sonu itibariyle 75 627 384, çocuk nüfusumuz ise 22 692 174’tür. Birleşmiş Milletler tanımına göre “0-17” yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1935 yılında toplam nüfusun %45’ini oluştururken 2012 yılında %30’unu oluşturmaktadır.
Çocuk nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2012 yılında çocuk nüfusun %27,3’ünü “0-4” yaş grubu, %27,1’ini “5-9”, %28,6’sını “10-14” ve %16,9’unu ise “15-17” yaş grubu çocuklar oluşturmaktadır. Bu oranların hem yıl hem de cinsiyet bazında önemli bir değişim göstermediği görülmektedir.
     
 Çocuk nüfusun toplam nüfus içindeki oranı, 1935-2075
Çocuk nüfus oranının 2023 yılında %25,7, 2050 yılında %19,1 ve 2075 yılında %17,6’ya düşeceği tahmin edilmektedir
Ülkemizde Cumhuriyet’in ilanından 1965 yılına kadar uygulanan doğumları teşvik edici ve nüfus arttırıcı (pronatalist) politikalar, çocuk nüfusun artmasına neden olmuştur. Gelişen sağlık ve yaşam koşulları nedeniyle, bebek ve çocuk ölümlerinde önemli derecede iyileşmeler yaşanmıştır. Tüm bu gelişmeler 1970’li yıllara kadar çocuk nüfusun artmasını sağlamıştır. Daha sonra yaşanan kentleşme, kadının eğitim düzeyinin artması, kadının çalışma hayatına aktif katılımı vb. gelişmeler doğurganlığın azalmasına, doğumların ileri yaşlara ertelenmesine, kadın başına düşen ortalama çocuk sayısının düşmesine neden olmuştur. Bu değişimler, çocuk nüfusun toplam nüfus içindeki oranının azalmasına neden olmuştur. Çocuk nüfustaki azalma eğilimi, nüfusun giderek yaşlanmakta olduğunu göstermektedir. Bu eğilimin süreceği varsayılırsa, toplam nüfus içindeki çocuk oranı önümüzdeki yıllarda önemli ölçüde azalacak, buna karşılık yaşlı nüfusun oranı artacaktır. Diğer taraftan, ülkemizdeki çocuk ve genç nüfus oranı hala gelişmiş ülkelere göre oldukça yüksek seviyededir.

Avrupa Birliği üyesi ülkelerde çocukların toplam nüfus içindeki oranı 2010 yılında %19 iken yine aynı yılda Türkiye’de bu oran %30,8’dir 
Çocuk nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ülkelere göre incelendiğinde, 2010 yılında en yüksek çocuk nüfus oranına %22,2 ile Fransa’nın, en düşük çocuk nüfus oranına ise %16,5 ile Almanya’nın sahip olduğu görülmektedir. 

Çocuk nüfusunun il toplam nüfusu içerisindeki oranı en yüksek olan il Şırnak’tır
İstatistikî Bölge Birimleri Sınıflaması (İBBS) 1. Düzey’e göre çocuk nüfusun toplam nüfus içindeki oranı incelendiğinde, 2012 yılında en fazla çocuk nüfus oranına sahip olan bölge %43,7 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir. Batı Marmara Bölgesi %22,4 ile en az çocuk nüfusa sahip bölgedir.
Çocuk nüfusun toplam il nüfusu içindeki oranı illere göre incelendiğinde, en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan il Şırnak’tır (%49). Şırnak ilini %48,3 ile Şanlıurfa ve %46,7 ile Ağrı izlemektedir. Çocuk nüfus oranı en düşük olan ilk 3 il ise sırasıyla Tunceli (%18), Edirne (%20) ve Çanakkale’dir (%20,2).

Her yıl nüfusumuza yaklaşık olarak 1 milyon 250 bin bebek dahil olmaktadır
Doğum istatistiklerine göre 2011 yılında 1 237 172 doğum gerçekleşmiş olup, doğan bebeklerin %51,4’ü erkek, %48,6’sı kızdır. Doğum olayları yıl bazında incelendiğinde, cinsiyet bazında önemli bir değişim gözlenmemektedir. 2011 yılı verilerine göre doğuşta cinsiyet oranı 105,7’dir. Yani 100 kız çocuğuna karşılık yaklaşık olarak 106 erkek çocuğu doğmaktadır. 

Bebeklere konulan en popüler erkek ismi Berat, kız ismi ise Zeynep’tir 
Yeni doğan bebeklere konulan en popüler üç erkek ismi 2012 yılında; Berat, Yusuf ve Emir’dir. En popüler üç kız ismi ise Zeynep, Elif ve Ecrin’dir. 0-17 yaştaki çocuklar arasında kullanılan en popüler üç erkek ismi Mehmet, Mustafa ve Yusuf iken, en popüler üç kız ismi Zeynep, Elif ve Merve’dir.

Bebeklerin %94’ü sağlık kuruluşlarında dünyaya gelmektedir
Sağlık Bakanlığı verilerine göre sağlık kuruluşlarında gerçekleşen doğumların oranı, 2002 yılında %75 iken 2011 yılında %94’e yükselmiştir. Sağlık kuruluşlarında gerçekleşen doğumların oranı İBBS 1. Düzey’e göre incelendiğinde, en yüksek oranın %98 ile Batı Anadolu’da, en düşük oranın %84 ile Ortadoğu Anadolu Bölgesi’nde olduğu görülmektedir.

Aşılama oranlarında önemli gelişmeler görülmektedir
Bir çocuğun tam aşılı olabilmesi için bir doz BCG, üç doz DBT, üç doz IPV ve bir doz kızamık aşısı olması gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre BCG (tüberküloz) aşılama oranı 2006 yılında %88 iken bu oran 2011 yılında %95’e yükselmiştir.

Görmede zorluk yaşayan çocukların oranı %0,4, duymada zorluk yaşayanların oranı ise %0,3’tür
2011 Nüfus ve Konut Araştırması verilerine göre, görmede zorluk yaşayan çocukların oranı %0,4, duymada zorluk yaşayanların oranı ise %0,3’tür. 3 ve daha yukarı yaştaki çocuklardan konuşmada zorluk yaşayanların oranı %0,6, yürümede, merdiven çıkmada veya inmede zorluk yaşayanların oranı %0,5, taşımada veya tutmada zorluk yaşayanların oranı %0,6 ve yaşıtlarına göre öğrenmede veya basit dört işlemi yapmada, hatırlamada, dikkatini toplamada zorluk yaşayanların oranı ise %1,3’tür. 

Bebek ölümleri azalmaktadır
Ülkemizde bebek ölümleri yıllar itibariyle önemli ölçüde azalmıştır. Bin canlı doğum başına düşen bebek ölümü sayısı olarak ifade edilen bebek ölüm hızı, 2009 yılında binde 13,8 iken 2012 yılında binde 11,6’ya düşmüştür. Bebek ölüm hızı cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerde bebek ölüm hızının daha yüksek olduğu görülmektedir. 2009-2012 yılları arasında bebek ölüm hızı erkeklerde binde 14,6’dan binde 12,1’e, kızlarda binde 13’ten binde 11,1’e düşmüştür. 
Bebek ölüm hızı illere göre incelendiğinde, en yüksek bebek ölüm hızının binde 19,5 ile Malatya ilinde, en düşük bebek ölüm hızının ise binde 6,1 ile Kırklareli’nde olduğu görülmektedir. 

En az bir çocuk bulunan hanehalkı oranı %54,2’dir
2012 yılında hanehalklarının %54,2’sinde 0-17 yaş grubunda olan en az bir çocuk bulunmaktadır. Çocuk bulunan hanehalkları illere göre incelendiğinde, çocuk bulunan hanehalkı oranının en yüksek olduğu ilin %82,6 ile Şırnak olduğu görülmektedir. Şırnak ilini, sırasıyla %82,4 ile Hakkari ve %81,8 ile Van illeri takip etmektedir. Çocuk bulunan hanehalkı oranının en düşük olduğu il, %37,7 ile Çanakkale’dir. Çanakkale’yi %38,2 ile Sinop ve %38,8 ile Tunceli illeri takip etmektedir. 

Hanelerdeki küçük çocukların bakımını %89,6 oranında anneler üstlenmektedir
0-5 yaş grubunda çocukların yaşadığı hanelerde çocuk bakımını %89,6 oranında anneler üstlenirken %1,5’ini babalar üstlenmektedir. Diğer taraftan, çocukların %4,8’inin bakımını babaanneler ve %3,5’inin bakımını ise anneanneler üstlenmektedir.

Derslik başına düşen öğrenci sayısı ilkokul ve ortaokulda 30, ortaöğretimde ise 31’dir
2012/2013 öğretim yılında geçilen 4+4+4 eğitim sisteminde eğitim kademesine göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısının ilkokulda 20, ortaokulda 19, ortaöğretimde ise 16 olduğu görülmektedir. Derslik başına düşen öğrenci sayıları incelendiğinde ise, derslik başına düşen öğrenci sayısının ilkokul ve ortaokulda 30, ortaöğretimde ise 31 olduğu görülmektedir.
İBBS 1. Düzey ve eğitim seviyesine göre öğretmen ve derslik başına düşen öğrenci sayıları incelendiğinde, ilkokulda öğretmen başına düşen öğrenci sayısının en yüksek olduğu bölgenin İstanbul Bölgesi (öğretmen başına 25 öğrenci), en düşük olan bölgenin Ege Bölgesi, Batı ve Doğu Karadeniz Bölgeleri (öğretmen başına 16 öğrenci) olduğu görülmektedir. Ortaokulda ise öğretmen başına düşen öğrenci sayısının, en yüksek olduğu bölgenin İstanbul Bölgesi (öğretmen başına 25 öğrenci), en düşük olduğu bölgenin Doğu Karadeniz Bölgesi (öğretmen başına 14 öğrenci) olduğu görülmektedir.
İlkokul ve ortaokulda, İstanbul Bölgesi derslik başına düşen 43 öğrenci ile en kalabalık, Batı ve Doğu Karadeniz Bölgeleri ise derslik başına düşen 22 öğrenci ile en az öğrenci sayısına sahip bölgelerdir.

Çocuk nüfusun %5,9’u ekonomik işlerde çalışmaktadır
Ekonomik faaliyette çalışan 6-17 yaş grubundaki çocukların istihdam oranı 2012 yılında %5,9’dur. Çocukların %49,2’si ev işlerinde faaliyette bulunurken, %44,9’u çalışmamaktadır. İstihdam oranı, 6-14 yaş grubunda %2,6 iken 15-17 yaş grubunda %15,6’dır. 6-17 yaş grubundaki erkek çocuklarda istihdam oranı %7,9 iken kız çocuklarda bu oran %3,7’dir. Çocukların %91,5’i bir okula devam ederken, %8,5’i okula devam etmemektedir
_________________________________________________________________________________________
AÇIKLAMALAR
Geleceğin umudu olan çocukların korunması, sağlıklı olarak doğup büyümeleri, cinsiyet ayrımı yapılmadan eğitim almaları, her türlü barınma sorunlarının çözülerek huzurlu bir ortamda yetişmeleri, aile sevgisi ile büyümeleri, yoksulluğun önlenerek yaşam kalitelerinin yükseltilmesi gibi konuları içeren “çocuk refahı” alanında politikaların geliştirilmesi ve oluşturulan politikaların sağlıklı olarak izlenebilmesi amacıyla, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na özel “İstatistiklerle Çocuk, 2012” haber bülteni ve yayını ilk kez kullanıcılara sunulmuştur.

9 Nisan 2013 Salı

TÜKETİCİLER İÇİN  YENİ  TREND
CLEAN SLATE BRANDS (SİCİLİ TEMİZ MARKALAR)
Miras artık yük olmaya  başladı.


Günümüzün iş dünyası büyük bir değişime sahne oluyor. Gücün el değiştirmesi olarak nitelendirebileceğimiz bu değişimin baş aktörleri, pazara yeni giriş yapan ve İş Dünyası 3.0 kurallarına göre oynayan yeni nesil markalar. Bu markaların sıradışı tavrı karşısında, geçmişte daha ziyade tanınmış, köklü markaları tercih eden tüketiciler, henüz kendini kanıtlamamış ve adı sanı duyulmamış bu markalara ilgi duyar oldu. Tüketiciler için 'tanınmış' artık sıkıcı ve hatta nerdeyse kusurlu demeninin bir başka şekli. Hal böyleyken, geleceğin CLEAN SLATE BRAND’lere ait olduğunu kabul etmek gerekiyor.
CLEAN SLATE BRANDS:
Tüketiciler artık daha yeni, daha hızlı, daha temiz, daha açık ve daha duyarlı olan CLEAN SLATE BRANDS (SİCİLİ TEMİZ MARKALAR) istiyor ve köken ve tarihsel mirastan yoksun olan bu yeni markaları sevgi, ilgi ve güvene boğmaya hazır.

Bu trendi tetikleyen faktörler:

1. YENİ ARZUSU

Tüketiciler için ‘yeni’ eşittir ‘daha iyi’


NEWISM trend bülteninde altını çizdiğimiz gibi, tüketim arenası tarihin hiçbir döneminde ‘yeni’ kavramına bu derece takıntılı olmamıştı. İnovasyona erişimde yaşanan demokratikleşme ve küreselleşme sonucu (elbette girişimciliğin göklere çıkarılmasının da etkisiyle), şu an dünyanın dört bir köşesinde marka ve bireyler, mevcutlarından gerçekten de daha iyi ve daha heyecan verici yeni ürün ve servisler yaratmak ve piyasaya sürmek için gün boyu mesai harcamakta (giriş bariyerleri alçalmış durumda, özellikle online dünyada). 
İnovasyonun demokratikleşmesinin 'kim tarafından ve kim için' olduğunun altını çizecek şekilde, pazara katılan yeni oyuncuların, rekabet ettikleri geleneksel markalardan çok daha atik, çevik ve tüketicilerin (dünden ziyade) bugün ne istediklerine çok daha keskin bir biçimde odaklanmış oldukları görülüyor.
Böylece,‘yenilik’, şirketler tarafından (‘yeni ve şimdi daha da iyi’ benzeri söylemlerle) tüketicilere empoze edilen bir şey olmaktan çıkarak tüketicilerin giderek artan bir yoğunlukla, kendiliğinden talep ettiği bir şey halini aldı. Gerçekten de ‘daha iyi’ çıkan ‘yeni’ bir ürün ya da hizmetin yarattığı olumlu deneyimin tadını alan tüketiciler daha fazlasına aç hale geliyorlar.

2. INSTANT TRUST

Tüketiciler CLEAN SLATE BRANDS’e anında ısınıyor, hatta bu markaları geleneksel olanlara tercih etmeye başlıyorlar


‘Marka’ kavramı temel olarak, tüketicilerin kendilerine sunulan alternatifler arasından seçim yapmalarına yardımcı olacak, yıllar içinde yerleşmiş, tanıması kolay ve güvenilir sembollere ihtiyaç duyması fikrine dayanır. INSTANT TRUST (ANINDA GÜVEN) trendinin hüküm sürdüğü günümüz iş ortamında* bu temel fikrin dahi geçersiz kaldığını gözlemliyoruz.
* Bu trend özellikle büyük şirketlere olan güvenin tarihteki en düşük seviyesinde seyrettiği gelişmiş dünya ekonomileri için geçerli: İngiltere’de büyük şirketlere güvenen kesimin oranı sadece %28, Japonya’da %30, Avustralya’da %32, ABD’de %33 ve Kanada’da %34. Bunlara oranla gelişmekte olan ekonomilerde tüketici güven seviyeleri çok daha yüksek: Çin’de %83, Türkiye’de %72, Brezilya’da ve Hindistan’da %65 (Havas, Ocak 2013). Asıl soru şu: Büyük şirketler bu güveni koruyabilecekler mi?
Tüketicilerin CLEAN SLATE BRANDS karşısında kendilerini anında rahat hissetmelerinin, hatta bu markaları geleneksel markalara tercih etmelerinin arkasında dört tane itici güç var:

ANINDA BİLME:

Tüketicilerin deneyimlerini sosyal ağlarda paylaşması ve yeninin de yenisi ürün ve hizmetlerin bile anında değerlendirilip, puanlanması sayesinde tüketiciler artık THE F-FACTOR (F-FAKTÖRÜ) trendinin gücünden faydalanma şansına sahip. Böylece her geçen gün daha fazla sayıda tüketici yeni ürün ve hizmetleri erkenden benimsemekte sakınca görmüyor.
Araştırma sonuçları, arkadaş ve aile üyelerinin tavsiyesine tüm reklam türlerinden daha çok güvenenlerin oranının 2007’den bu yana %18 artarak %92’ye ulaştığını gösteriyor. Tüketicilerin markalarla ilgili bilgi almak için başvurduğu güvenilir kaynaklar arasında ikinci sırada %70 ile internette yer alan tüketici yorumları geliyor. Bu oranda 2008’den bu yana %15 artış artmış. Televizyon reklamlarına güvenenlerin oranı sadece %47 ve 2009’dan bu yana %24 düşmüş.
(Nielsen, Nisan 2012)

DOĞUŞTAN TEMİZ:

CLEAN SLATE BRANDS dönemin ruhunu daha iyi yansıtmakta. Yeni kurulmuş olmaları, iş modelleri ve uygulamalarına işlemiş – daha yüksek çevresel, etik ve sosyal standartlar gibi – ‘yeni’ ticari değerlere sahip olmaları anlamına geliyor. Bu yeni markaların yerel, hikayesi olan, sürdürülebilir, ilerici değerlerinin, onlara yetişmekte zorlanan büyük işletmeler tarafından nasıl sürekli biçimde sahiplenilmeye çalışıldığına bakmak yeterli.
Milward Brown’ın BrandZ Top 100 Küresel Marka Raporu’ndakiortalama marka yaşı 2006’da 84’ten sürekli bir düşüşle2012’de 68’e kadar indi.
(Millward Brown, Mayıs 2012)

BASİT GERÇEK:

CLEAN SLATE BRAND’lerin basit, zarif operasyonları (adil işgücü uygulamalarından, şeffaf tedarik zinciri ve temiz tasarıma kadar) kolay anlaşılabiliyor – ve bu yüzden müşterilerin güvenini kazanıyor. Aşırı 'karmaşıklığın' neden olduğu bir skandallar zinciri (finans ürünlerinden at etine kadar) gündemdeyken, onları kim suçlayabilir?
Karar verme sürecini kolaylaştıran markaların müşterileri tarafından başkalarına tavsiye edilme ihtimali %115 daha fazla.
(Corporate Executive Board, Mayıs 2012)

GELECEĞE GÜVEN:

Günümüzde iş uygulamaları tamamen şeffaflaşmış durumda (olmayanlar da şeffaflaşma yolunda). CLEAN SLATE BRAND’ler bunun farkında. Tüketiciler de CLEAN SLATE BRAND’lerin bunun farkında olduğunun farkında. Bu durum tüketicilerin CLEAN SLATE BRAND’lerin, tanım itibarıyle günahsız olduklarına (her şey bir yana daha henüz yeni ortaya çıkmışlar) ve gelecekte de doğru hareket edeceklerine inanmalarını açıklıyor.
Dünya çapında tüketicilerin %64’ü şirketlerin çoğununyalnızca imaj kaygısıyla sosyal sorumluluk projelerine destek verdiğini düşünüyor.
(Havas Media, 2011)
Ya da başka bir şekilde söylersek, birçok ‘eski’ marka gizliliğin rekabette bir avantaj olarak görüldüğü ve hissedarların her ne pahasına olursa olsun kâr peşinde oldukları bir dönem olan sanayi kapitalizmi çağında ortaya çıktı. Günümüzde dünya değişti, ancak eski markalar kendilerini çağa uygun şekilde yeniden konumlamak arzusunda olsalar bile bünyelerindeki derebeylikler, sarmal halini almış eski sistemler ve şeffaf olamayan tedarik zincirleriyle boğuşmak zorunda kalıyorlar (söz konusu büyük şirketlerden birinde çalışan okuyucularımızın birinci elden deneyim sahibi olduğu bir konu ;-).

3. AÇIK OPERASYON

Tüketiciler CLEAN SLATE BRAND ürünlerini satın almayı ve kullanmayı daha anlamlı buluyor

CLEAN SLATE BRAND’ler marka iletişiminin iki yönlü, katılıma açık ve daha az resmi olduğu bir dünyada yaşıyor ve bu sayede eski markaların genellikle zorlandığı bir şey olan tüketici ile bağ kurmak konusunda oldukça başarılılar.
Finansal kaynak sağlayarak, markanın operasyonuna yön vermesine yardımcı olarak veya ürünün bizzat kendisine katkıda bulunarak (aşağıdaki Lockitron, Coffee Joulies ve Waze örneklerine bakın), CLEAN SLATE BRAND’lerin müşterileri genellikle kontrolün kendi ellerinde olduğunu – temel bir insani arzu olan – ve markayla aralarında anlamlı bir bağ olduğunu daha yoğun hisedebiliyorlar*.
* Evet biz de tüketicilerin hepsinin ‘satın aldıkları markayla bir bağ kurmak istedikleri’ genellemesinden nefret ediyoruz ;-) Birçok satın alma sadece işlevsellik nedeniyle yapılıyor ve öyle olmaya da devam edecek. Ama ev bakım ürünleri gibi tüketicilerin ‘düşük katılımlı’ kategorilerde bile, güçlü hikayeleri ve kimlikleri olan CLEAN SLATE BRAND’ler başarılı olabiliyor. Örneğin Method’un tasarıma önem veren, çevre dostu ürünleri P&G ve Unilever’inkiler karşısında başarı kazanabiliyor.

Üzüm bağlarının verimliliğini artıran akıllı robot

“Bu küçük robot 45 derece eğimli arazilere bile tırmanıp üzüm bağlarının haritasını dahi çıkarabiliyor. Bu aygıtı icat edenler bu durum...